30 Ekim 2013 Çarşamba

Yol üstü gezmesi

Ve sonunda yeniden yazabiliyorum :)
Taşınma sürecimiz nihayet bitti. Aslında taşınma işleri toplamda sadece bir haftamızı aldı, ancak ardından bayram tatili vs. derken neredeyse bir ayı geçirdik. Bu süreçte instagram'da bolca fotoğraf paylaşmıştım...

Taşınmanın hemen ardından bayramı Ankara'da ailemiz ve yakın çevremiz ile geçirmeyi tercih ettik; sonrasında da Bodrum'a dönerken değerlendirebileceğimiz koskoca üç buçuk günümüz vardı. İki gece Şirince'de konaklama fikri de cazip gelince kendimize engel olmadık doğrusu.

Selçuk civarı bir süredir aklımızdaydı zaten. Ben daha önce Şirince'ye gitmiş ve çok sevmiştim, Recep'in de gördüğünde seveceğini düşündüğüm sevimli bir yerdi, ek olarak Efes'e gitme fırsatım olmadığı için oraları da çok merak ediyordum. Hal böyle olunca biraz da 'yer bulabilir miyiz acaba' korkusuyla booking.com'u ziyaret ettik. En nihayetinde Markiz Konakları'nda kalmaya karar verdik.
Markiz Konakları'ndan 

Markiz Konakları
Şirince'ye vardığımızda karşılaştığımız kalabalık, bizi biraz ürküttü doğrusu. Her yer araba dolu, köyün o şirin silüeti arabaların ardında kalmıştı. Neyse ki kalacağımız konağa ulaşmak için araba ile köyün içinden geçmemize gerek yoktu. Usulcacık arka bir yoldan, köyü tepeden izleyen güzel konağımıza ulaştık. Pek hoş dekore edilmiş bu konak yerleşkesi bizi büyüledi doğrusu. Her köşesi özenle düşünülmüş. Hele bir de buna odamıza vardığımızda burnumuza ulaşan mis gibi sabun ve lavanta kokusu eklenince...

Şirince'de şirin bir köşe
O gün, odada biraz yorgunluğumuzu atıp, biraz da günübirlikçilerin kalabalığının dinmesini bekliyoruz. Karnımızın kazınma uyarıları ile dışarı çıkıp kalabalığın hala devam ettiğini görünce açıkçası biraz keyfimiz kaçıyor. Neyse, aldırış etmeden köyü turluyoruz. Kum sıcağında pişen, leziz, damla sakızlı türk kahvelerimizin ardından, kendimize yerel tatlar tadabileceğimiz bir mekan secip içeri giriveriyoruz. Tahta pencere kenarları turkuaz mavi boyalı, dantel perdeli bu şirin, samimi mekanda lezzetli ege zeytinyağlıları midemize pek iyi geldi :) Oturduğumuz pencere kenarı masadan dışarıdaki çirkin kalabalığı izleyip, ertesi günün gezi planını yapıyoruz. Hava kararmaya yakın atıştırmaya başlayan yağmurla kalabalık azalıveriyor. Biz de yağmurun tadını çıkararak aheste aheste konağımıza dönüp, gezerken aldığımız şahane Şirince üzümlerimizin tadını çıkartıyoruz:)



Ertesi gün horoz sesleri ve mis gibi bir sabun kokusu ile uyanıp kayvaltıya indiğimizde pek zengin bir serpme köy kahvaltısı bizi karşılıyor. Tabii zevkli sunum da bir harika...
Pek vakit kaybetmeden Selçuk'a inip Efes'e geçiyoruz. Gezimize ilk olarak Meryem Ana Evi ile başladık. Gezmenizi tavsiye ederim. Bakımlı bir yer olması da ayrıca devindirici doğrusu. Minik bir not, müze kart burada geçerli değil.

Efes
Efes Antik Kent'in girişine vardığımızda haliyle yoğun bir kalabalıkla karşılaşıyoruz yine. Yerli yabancı pek çok turist bu harika mekanı görmeye gelmiş. Kimisi öylesine bi uğramış, kimisi ise büyük bir ilgi ve merakla geziyor. Biz üst kapıdan girip alt kapıdan çıktık, üst kapıya dönmek için dışarıdan yaklaşık 4-5km boyunca sonbaharın renkleri ile güzel bir yürüyüş yaptık. Yol üzerinde bir de Yedi Uyuyanlar'ı ziyaret ettik. Yolumuza devam ederken minik bir mola verip Gözleme Fabrikası adında tatlı bir mekanda öğle yemeğimizi atıştımayı ihmal etmedik.

İsa Bey Camii
Şirince'ye dönerken Şelçuk'un içinde bazı tarihi yerleri de ziyaret etmeden geçmek istemedik. Saint Jean Kilisesi ve İsa Bey Camii.

Şarap Tadımı
Şirince'ye tekrar vardığımızda bir önceki gün yapmak isteyip de bu güne bıraktığımız alışverişe başlıyoruz. Eminim biliyorsunuzdur, ama bilmeyenler için söyleyeyim, Şirince'nin meyve şarapları pek meşhur. Adım başı göreceğiniz şarap evlerinin hemen hepsinde şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Biz Karadut, Nar ve Ahududu şaraplarına bayıldık.
Yerel lezzetlerden biri de damla sakızı reçeli ve marmelatı. Damla sakızı tutkunlarına duyurulur, bi deneyin derim. Biz kahveye karıştırmak için minik bir kavanoz edindik :) Bunların dışında binbirçeşit baharatı bulabileceğiniz tezgahlar her yerde zaten...

Akbük- Dora&Ben
Akbük
Ve yol üzerinde gördüğümüz bir cam ustasının minik atölyesini ziyaret ettik. Uzun zamandır aradığım el yapımı cam üfleme dekorlarıma şans eseri kavuştum :) Pek şirin bu usta ne aradığımı bir anda anladı ve elindeki camı 5 dakika içinde benim istediğim forma getiriverdi.

Gezmelere doyamamak ne güzel şey. Dönüş yolunda ben Recep'den ayrılıp Akbük'e geçtim. Ailem ile biraz vakit geçirip Akbük'ün temiz havasının tadını çıkartıp, akşama doğru da Bodrum'a dönüş yaptım.


Umarım siz de bir gün yolunuzu Selçuk taraflarına düşürürsünüz. Ben gezimden sevdiğim bir kaç kareyi burada paylaştım, daha fazlasını isterseniz instagram hesabımdan inceleyebilirsiniz.
http://instagram.com/iremtastan

Keyifli günler...